Hayat, kimseye düz bir yol vaat etmiyor.
Başladığımız her adımda, verdiğimiz her kararda görünmeyen bir soru gizli:
Değecek mi?
Ve bu sorunun cevabı, yalnızca yolun sonunda, geriye dönüp baktığımızda netleşecek.
İnsan bazen büyük hayaller kurar. Büyük savaşlar verir. Kaybeder, vazgeçer, yeniden başlar.
Bazen de küçücük mutluluklar için büyük acılara katlanır.
Zamanla anlarız ki, hayatı sadece yaşamak yetmez; hissetmek, anlamak ve değer katmak da gerekir.
Çünkü günün sonunda soracağımız soru şudur:
“Değdi mi?”
Bu soru, diplomanın köşesinde, makam odasının kapısında, bir evlat tebessümünde ya da ufacık bir iyiliğin hatırasında karşımıza çıkar.
Bazıları için bir ömrü tüketen kariyerin ardında gelir bu soru.
Bazıları için yalnız bir odada, sessizce kapanan bir kapının arkasında.
Hayat yaşarken çoğu zaman sadece ileri bakarız. Koşarız. Hırsla, tutkuyla, bazen öfkeyle.
Ama yolun sonunda, dönüp ardımıza bakmak zorundayız.
Ve o zaman asıl muhasebe başlar:
Ne için bu kadar çabaladım?
Ne için kırıldım, kırdım?
Ne için sabrettim, vazgeçtim ya da mücadele ettim?
Yaşadıklarımız bazen bizi yoğurur, bazen de yorar.
Fakat her deneyim, her yara izi, hayat kitabımıza yazılmış bir satırdır.
Yaşarken değip değmediğini anlamak kolay değildir.
Anlam, yolun sonunda filizlenir.
Ve bir gün…
Ömür albümüne son kez baktığında, gözlerinin dolmadan tebessüm edebiliyorsan;
İşte o zaman, yaşadığın her şeye değmiştir.
Hayat bizden mükemmel olmayı beklemez.
Gerçekten yaşamamızı, düşe kalka öğrenmemizi ister.
Çünkü asıl mesele; mükemmel bir hayat yaşamak değil, anlamlı bir hayat bırakmaktır.
Yolun sonunda kendimize şunu soracağız:
“Değdi mi?”
Ve cevabı, yaşantımızın sessiz diliyle yankılanacak:
Sevdik mi? Sevdik.
İnandık mı? İnandık.
Çabaladık mı? Çabaladık.
İşte bu yüzden; yol ne kadar zor, yük ne kadar ağır olursa olsun,
Geriye dönüp baktığında yüreğin dolu dolu “Evet, değdi.” diyebilmektir asıl zafer.