Direksiyon Başında Yorgunluk: Göz Ardı Edilen Bir Tehlike
Her sabah binlerce öğrenciyi, çalışanı ya da yolcuyu evinden alıp güvenle gideceği yere ulaştırmak için direksiyon başına geçen servis şoförleri… Onlar, şehrin görünmez kahramanları. Ancak bu kahramanlık hikâyesinin ardında çoğu zaman ağır bir yük, yoğun bir tempo ve gözden kaçan bir gerçek yatıyor: yorgunluk ve dikkat dağınıklığı.
Servis şoförlüğü, dışarıdan bakıldığında yalnızca direksiyon sallamak gibi görülebilir. Oysa işin perde arkasında erken saatlerde başlayan gün, bitmek bilmeyen trafik stresi, zaman baskısı ve sorumluluk yükü var. Sabahın köründe direksiyon başına geçen, öğleye kadar birden fazla tur atan, akşam mesaisine kadar ayakta duran bir şoförün dikkati, elbette ki günün sonunda zayıflayacaktır.
Geçtiğimiz günlerde Sultanbeyli’de yaşanan kaza, aslında buzdağının sadece görünen kısmı. Direksiyon başındaki en ufak bir anlık dalgınlık, onlarca kişinin hayatını riske atabiliyor. Çünkü şoför yalnızca kendinden değil, aracındaki yolculardan ve trafikteki diğer insanlardan da sorumlu.
Peki çözüm ne? Öncelikle bu mesleğin yalnızca "şoförlük" değil, aynı zamanda bir emanetçilik olduğunu kabul etmek gerekiyor. İnsan canını taşıyan bir sektörün, çalışma koşullarının da aynı oranda titizlikle düzenlenmesi şart. Dinlenme süreleri, çalışma saatleri ve yol güvenliği üzerine ciddi denetimler yapılmadıkça, maalesef bu sorunlar gündemde kalmaya devam edecek.
Bir diğer mesele de şoförlerin kendi sorumluluk bilinci. Direksiyon başına geçtiğinde yorgun olduğunu, dikkatinin dağıldığını fark eden bir sürücünün "bir şey olmaz" mantığıyla hareket etmesi, en büyük yanılgı. Çünkü direksiyon başında "bir şey" mutlaka olur, hem de telafisi olmayan bir şey…
Bugün Sultanbeyli’de yaşanan kaza bir uyarıdır. Yarın başka bir ilçede, başka insanların canını yakmamak için bu uyarıyı dikkate almak zorundayız. Trafik sadece yolların değil, toplumun da ortak sorumluluğudur.
Unutmayalım, direksiyon başındaki yorgunluk yalnızca şoförü değil, hepimizi tehdit eder.
🔙 Ana Sayfaya Dön
Servis şoförlüğü, dışarıdan bakıldığında yalnızca direksiyon sallamak gibi görülebilir. Oysa işin perde arkasında erken saatlerde başlayan gün, bitmek bilmeyen trafik stresi, zaman baskısı ve sorumluluk yükü var. Sabahın köründe direksiyon başına geçen, öğleye kadar birden fazla tur atan, akşam mesaisine kadar ayakta duran bir şoförün dikkati, elbette ki günün sonunda zayıflayacaktır.
Geçtiğimiz günlerde Sultanbeyli’de yaşanan kaza, aslında buzdağının sadece görünen kısmı. Direksiyon başındaki en ufak bir anlık dalgınlık, onlarca kişinin hayatını riske atabiliyor. Çünkü şoför yalnızca kendinden değil, aracındaki yolculardan ve trafikteki diğer insanlardan da sorumlu.
Peki çözüm ne? Öncelikle bu mesleğin yalnızca "şoförlük" değil, aynı zamanda bir emanetçilik olduğunu kabul etmek gerekiyor. İnsan canını taşıyan bir sektörün, çalışma koşullarının da aynı oranda titizlikle düzenlenmesi şart. Dinlenme süreleri, çalışma saatleri ve yol güvenliği üzerine ciddi denetimler yapılmadıkça, maalesef bu sorunlar gündemde kalmaya devam edecek.
Bir diğer mesele de şoförlerin kendi sorumluluk bilinci. Direksiyon başına geçtiğinde yorgun olduğunu, dikkatinin dağıldığını fark eden bir sürücünün "bir şey olmaz" mantığıyla hareket etmesi, en büyük yanılgı. Çünkü direksiyon başında "bir şey" mutlaka olur, hem de telafisi olmayan bir şey…
Bugün Sultanbeyli’de yaşanan kaza bir uyarıdır. Yarın başka bir ilçede, başka insanların canını yakmamak için bu uyarıyı dikkate almak zorundayız. Trafik sadece yolların değil, toplumun da ortak sorumluluğudur.
Unutmayalım, direksiyon başındaki yorgunluk yalnızca şoförü değil, hepimizi tehdit eder.